OyunİncelemeStar Wars

Star Wars Jedi: Fallen Order İncelemesi

Star Wars evreninin son oyunlarından olan Star Wars Jedi: Fallen Order oyununu sizin için spoiler içermeyecek şekilde inceledim. Yazıda oyunu birçok farklı yönden değerlendirdim, keyifli okumalar dilerim.

Hikaye

Jedi Fallen Order, Order 66 sırasında bir Jedi Padawanı olan Cal Kestis‘in hayatta kaldıktan sonra yaşadıklarını anlatıyor. Zaman olarak Order 66 olayından yani Revenge of the Sith filminden 5 yıl sonra ve A New Hope filminden 14 yıl önce geçiyor. Oyunun başında Cal Kestis, arkadaşı Prauf’u kurtarmak için Force yeteneklerinden birini kullanır ve yakınlardaki bir gözlem droid’i tarafından yakalanır. Bunun üzerine İmparatorluk bölgeye 2 tane Inquisitor gönderir. Inquisitorlar için açıklamayı oyuna bırakıyorum ama Force kullanabilen, elit İmparatorluk askerleri olarak düşünebilirsiniz. İmparatorluğun iletişimini dinleyen Cere Junda ve Greez olaya dahil olur ve Cal Kestis’i mutlak ölümden kurtarırlar. Cal kendisini kurtaranların kim olduğunu sorduğunda Cere, eski bir Jedi Ustası olduğunu ve Jedi Order‘ı tekrar kurmak için yardıma ihtiyacı olduğunu söyler. Daha sonra Cal ilk görevini alır ve macera başlamış olur.

Oynadığımız karakter, Order 66 sonrasında güçlerini kullanmadan saklanmaya çalışan eski bir Padawan. Force ile bağı zayıf olduğu için oyunun başında Force Push (itme), Force Pull (çekme), Force Stasis (durdurma), Wall Run (duvardan koşma) ve Jedi Flip (havada takla) gibi yetenekleri hatırlayamıyor. Bu yetenekleri açmak için oyunda ilerlemek gerekiyor. Order 66, Cal üzerinde travmatik bir etki yarattığı için Force ile bağı da zayıflamış şeklinde bize sunuluyor. Güçlerin açılması da yüksek adrenalin etkisinde hayati tehlike durumlarında oluyor. Örneğin Force Pull yeteneği açılırken Cal, uçurumdan düşen ışın kılıcını tutmaya çalışıyor. Bunu yaptığında da yıllar önceki eğitimini hatırlıyor ve yeteneğin kilidi de açılıyor. Yetenekleri açtıkça Cal, Force ile bağlantısını güçlendiriyor ve siz de oynarken “yavaştan başlıyoruz” diyorsunuz.

Oyunun hikayesi 3-4 saat kadar sürüyor ama bu süre, sinematik ve hikaye anlatımının olduğu kısımlar; yoksa oynanış 15-20 saat sürüyor. Oyunda Cal yeteneklerini öğrenirken Order 66 öncesinde geçen bu eğitimlerine flashbackler yaşıyoruz. Tüm eğitimler bittiğinde ise Order 66 yaşandığı güne harika bir flashback görevi ile karşılaşıyoruz ve olayları bu kez de bir Jedi Padawanı’nın gözünden izliyoruz. Oyunun hikayesi başyapıt olmasa da oldukça güzeldi ve iyi bir anlatımla pekişmişti. Bir de oyunun son görevini de hesaba katınca oyunun hikayesi beni fazlasıyla tatmin etti. Oyunun sonu konusunda umarım spoiler yemezsiniz çünkü gerçekten EPİK bir son görev vardı. Umarım devam oyunu hatta oyunları gelir çünkü bu karakterlerin hikayesinin devamını görmek isterim.

Oynanış

Oynanış mekaniklerini 3 paragrafta inceleyeceğim; platform, bulmaca ve dövüş. En iyi kısım olan platform ile başlayalım. Oyunda duvardan koşma, buzda kayma, halatlardan atlama, tırmanma gibi birçok platform mekaniği yer alıyor. Platform uzunluğuna gelirsek oyunun başından sonuna kadar sürüyor diyebilirim. Mekaniklerin kalitesi de oldukça güzeldi, bu mekaniklerle bir platform oyunu çıksa ben oynardım, o yüzden platform kısmına puanım yüksek. Oyunu oynayanlar genelde platform konusunda Uncharted ve Tomb Raider benzeri olduğunu söylüyor ve benim de düşüncem benzer şekilde. Bu oyunların platform konusunda iyi olduğunu düşününce platform seven biriyseniz oyunun bu yönünü seveceğinizi düşünüyorum.

Bulmaca kısmına gelirsek: bulmacalar kötü değil ama platformun aksine harika da değil. Sıkıcı ve gereksiz şekilde uzun süren bulmacalar, bu oyundaki eksi noktalardan birisi olabilir. Hikaye kısmında bahsettiğim güçleri geri kazanmak için yarım saatten fazla bulmaca ve platform yapmanız gerekiyor ve bu uğraş sadece 1 tanesi için. Oyuna bir Tomb Raider gözüyle bakmamak istiyorum ama oyun bana bir Tomb Raider oyunu süresi kadar platform bulmacası veriyorsa bu kritik değerlendirmemi de hak etmiştir. Bulmaca ve platform seven biri olarak bu oyunun bulmacalarını sevdiğimi söyleyemem.

Dövüş sistemi ve Parry

Dövüş konusunda gelirsek fikrim ne platform gibi güzel ne de bulmaca gibi kötü şeklinde. Bunda biraz oyun tasarımının etkisi var. Asıl şikayetlerimi orada açıklayacağım. Dövüş sistemi, souls-like (souls benzeri) türünün klasik mekaniği olan parry (savuşturma) üzerine tasarlanmış. İnsan olmayan düşmanlar size saldırı yaptığında tam saldırı size vuracakken savuşturma yapıp düşmanı karşı saldırıya açık bırakıyorsunuz ve sağlam bir darbe indiriyorsunuz. İnsan olan düşmanlara karşı ise savuşturma yaparak stamina (dayanıklılık) kaybetmelerini sağlıyorsunuz ve stamina bittiğinde saldırı yapabiliyorsunuz. Teke tek dövüşler için stamina ve parry dengesi biraz zor olsa da can sıkıcı düzeyde değil. Çoklu düşmanlar için iş biraz farklı. Aynı anda 2-3 saldırıya birden parry atıp üzerine gelen blaster atışını yansıtmak oldukça zorluyor. Bunu başarsanız bile başta staminası biten düşman, siz ona vurana kadar tekrar stamina doldurmuş oluyor.

Parry temelli dövüş mekaniklerini sevsem de bu oyunda oturmamış birkaç kısım vardı. Basit düşmanlara karşı parry yapmak oldukça düzgünken, daha üst sınıflara yapmak işleri karıştırıyor çünkü vuruş anları çok net değil. Savuşturma işi zamanlama işidir ve bu zamanlamayı iyi ayarlamanız gerekir. Düşman vurmadan önce parry yapamazsınız ve geç de yapamazsınız, tam vaktinde yapmanız gerekir. Bazı düşmanlara karşı bu zamanlamayı ayarlamak çok zor olabiliyor. Bir de düşmanın arka arkaya 2-3 kere vurduğunu düşününce 3-4 kere parry yapıp anca 1-2 kez saldırı yapmak oyunun temposunu düşürüyor. Oyun bu konuda affedici de davranmıyor: ilk savuşturmayı kaçırırsanız arka arkaya 2-3 tane darbe yiyorsunuz ve ciddi de canınız gidiyor. Hatta ilk savuşturmayı kaçırmasanız bile devamındaki kombo vuruşlarını savuşturmak hiç de kolay değil. Sekiro ve Dark Souls gibi daha zor oyunlar bile bu yönden oyunculara çok daha kolay hissettiriyor. Sistem temelinde güzel ama çalışmayan çarklardan kurtulması gerekirdi.

Keşif ve Açık Dünya

Keşif, bir oyunda aradığım kriterlerden birisi değil. Hatta seçenek varsa keşif yerine yönlendirmeyi tercih ederim. Assassin’s Creed Odyssey’de keşif için yardımı kapatma seçeneği vardı ama yardımı açık bırakmıştım. Bu oyunda keşif için herhangi bir seçenek yok: oyun sizin keşfetmenizi istiyor. Keşif konusunda nötr biri olarak oyundaki keşif hissiyatı çok güzeldi. Bir gezegene ilk defa indiğimizde bizi iniş ve hedefi gösteren boş bir harita karşılıyor. A noktasından B noktasına giden yol ise tamamen sizin ve karakterin yol bulma becerisine kalıyor. Harita tasarımları “metroidvania” tarzında dar ve bol koridorlu olduğu için bir açık dünya oyunu kadar kaybolma ihtimaliniz fazla yok. Yine de holo-harita ile yol bulmak oldukça önemli bir mekanik.

Jedi: Fallen Order bir açık dünya oyunu değil öncelikle bunu belirterek başlayayım. Star Wars temalı Destiny bekliyorsanız, beklentinizi Star Wars temalı Tomb Raider şeklinde değiştirmenizi tavsiye ederim. Oyunda gidilen alanlar kısıtlı ancak oyunun katlı yapısı nedeniyle bayağı bir alan gezmiş oluyorsunuz. Gezegen sayısına gelirsek 1 tanesi çok küçük olan 5 tane gezegen var. Eğitim ve final görevlerine özel ve tekrar ziyaret edilemeyen 2 gezegeni buraya dahil etmedim. Gezegen sayısı benim için yetersiz kaldı, geliştiriciler için de yetersiz kalmış olmalı ki aynı gezegenlerde defalarca turlamak zorunda kalıyoruz. Bunun nedenlerine oyun tasarımı bölümünde değineceğim.

Oyun Tasarımı

Bu kısımda oyunun görsel veya mimari tasarımı değil de oyunun yapısal tasarımı konusunda birkaç yorumum olacak. Öncelikle “fast travel” yani hızlı seyahat eksikliğinden bahsederek başlıyorum.

Fast travel mekaniği, lineer olmayan oyunlarda daha önceden gittiğimiz bir bölgeye hızlıca gitmek için kullanılan bir mekaniktir. Tüm haritayı gezdiniz sonra gemiye dönmek istiyorsunuz, ne yaparsınız haritayı açıp gemiye fast travel at dersiniz değil mi? Bu oyunda öyle bir seçenek yok. O 1 saatlik yolu tekrar geri gideceksiniz. Gemiye döndünüz ve gezegenden ayrıldınız diyelim. Bununla bitti mi? Tabii ki bitmedi. 2 görev sonra aynı gezegene geri dönmeniz gerekti ve tekrar en uca kadar yürümek zorundasınız. Eee ben bu gezegeni ezberledim, fast travel atayım işte demek gibi bir şansınız yok. Tekrar aynı düşmanların arasında geçip gideceksiniz ve geriye dönerken de yine aynı düşmanların arasından geri döneceksiniz. O güzel keşif hissiyatı, bu zorlama ile resmen çöpe gitmiş oldu. Düşmanların rastgele değil hep aynı olması da başka bir eksik. Bir odaya girdiğinizde 3 Stormtrooper ve 2 tane böcek varsa, oraya 100 kere girseniz de her seferinde sizi aynı kombinasyon karşılayacak.

Diğer bir tasarım hatası da kayıt etme mekanizmasında. Dark Souls benzeri bir kayıt sistemi var, oyun sadece meditasyon noktalarında kayıt alabiliyor. Sinematik geçmiş, boss öldürdünüz, 500 tane düşman öldürmüşsünüz hiç fark etmez, oyunu kapatırsanız son meditasyon noktasına dönersiniz. 2019 yılının sonunda çıkan bir AAA oyunda otomatik kayıt olmaması rezillikten başka bir şey değildir. Bu oyun ne bir Dark Souls oyunu, ne Dark Souls bütçesiyle yapıldı ne de Dark Souls ile yakın dönemde çıktı. Bu konuda Tomb Raider örnek alınabilirdi. O da Dark Souls’tan kayıt sistemini örnek almıştı ama bunu geliştirmişti. Tomb Raider’da sadece en üst zorlukta otomatik kayıtlar kapanır ve Fallen Order gibi sadece kamp noktalarında kayıt alınır, diğer zorluklarda ise normal oyunlar gibi sık sık otomatik kayıt alır. Buna ek olarak da Fallen Order’ın aksine Tomb Raider’da kamp noktaları arasında fast travel atabilirsiniz. Tomb Raider bu konuda iyi örnek olurken, Jedi Fallen Order sınıfta kalmıştır.

Can yenileme

Can doldurma mekaniği ile devam ediyorum. Oyunda savaş dışında canımız otomatik olarak dolmuyor, sadece meditasyon yaparak can doldurabiliyorsunuz. Meditasyon noktasına gidip meditasyon yaptığınızda canınız ve mana yerine geçen Force barınız doluyor. Bununla beraber kestiğiniz tüm düşmanlar da tekrar doğuyor. Meditasyon noktalarının konumu nedeniyle çoğu zaman etrafınız düşmanlarla çevrili oluyor ve doldurduğunuz canın bir kısmını direkt kaybetmeniz mümkün.

Savaş sırasında can doldurmanız da mümkün bunun için BD-1 oyunun başında bir can şırıngası yükseltmesi alıyor. Bununla da canımızı doldurmaya çalışıyor. Bu can yenilenmesini, skill ağacından güçlendirmezseniz her şırınga yarı canınızı bile dolduramıyor. Bu şırıngaları düşmanlardan düşüremiyorsunuz, şırınga yenilemenin tek yolu meditasyon yaparak şırınga hakkınızı doldurmak. Oyun başı 2 şırınga ile başlıyorsunuz oyun sonu 10 şırıngaya kadar çıkabiliyorsunuz. Ben 9 şırınga ile bitirdim çünkü son şırınga yükseltmesi Kashyyyk gezegeninin öbür ucundaydı ve 1 saat yol gitmek istemedim. Çoğu oyuncu benim kadar bile bulmuyor ve 4-5 şırınga limiti ile oyunu bitiriyor. Can yenilemenin en büyük sorunu şırınga size ulaşırken ufak bir gecikme var. Bu yüzden şırınga ile can basarken saldırıya açık durumda kalıyoruz ve bazen basılan canın çoğu sonraki vuruştan kaçamadığımız için gidiyor. Defalarca bu yüzden öldüğüm olmuştu. Şırınga sınırlı olduğu için canın iyice düşmesini de beklemek gerekiyor. Oyunun güzel olan mekanikleri bile böyle ufak sorunlardan dolayı keyif veremiyor.

Işın Kılıcı

Işın kılıcı hem Jedi’lar hem de oyun için oldukça önemli bir silah. Her sorunu ışın kılıcı ile çözemesek de oyunun yarısında kullandığımız “medeni” bir silah. Oyun çıkmadan bu konuda bir eleştiri almıştı ve oynamadan bile bu eleştirinin haklı olduğunu kabullenmiştim. Oynadığımda ise daha da hak verdim. Bu eleştiri, ışın kılıcının parçalama yapamıyor olmasıydı. Metal kapıları bile aşan bu silah hiçbir insan karakterin uzuvlarını kopartamıyor. Hayvanlara, yaratıklara ve droidlere gelince sorun yok ama insanlarda sadece çizik atabiliyoruz. Bu da her darbede her finisher’da oyundaki keyfinizi baltalayabiliyor. Işın kılıcı düellolarının sonundaki o tatmin edici uzuv koparıcı vuruşun eksikliği yüzünüze bolca çarpıyor. Bu kararda emeği geçenleri “saygıyla” anıyorum. Bu konuda AC: Valhalla oyuncuya seçenek sunmuşken aynısını Jedi: Fallen Order da yapabilirdi.

Işın kılıcının parçalama yapamaması görsel eksikliğin dışında oynanış konusunda da sorun yaratıyor. Tek darbede ölmesi gereken düşmanlara defalarca vurmak zorunda kalmanız benim gözümde büyük bir eksik. Bu konuda başka bir eksik de ışın kılıcının sadece kozmetik olarak geliştirilebiliyor olması. Baştaki hasar ile sondaki hasar tamamen aynı ve sadece skill ağacında sonlarda ışın kılıcı hasarı arttırma seçeneği var. Onu açarsanız ufak bir hasar artışı oluyor. Mantık olarak ışın kılıcının hasarı sabit kalır ama yine mantık olarak ışın kılıcı darbesi devasa yaratıkların haricindekileri tek darbede öldürür. Işın kılıcı düellosu oldukça tatmin edici olsa da basit düşmanlara bile düşük hasarlı vuruşlar yapmak oyunun temposunu düşürüyor. Inquisitor tokatlayan Jedi karakterimiz köpek boyutundaki farelerden dayak yiyor.

Görsellik

Görsellik konusunda oyun oldukça başarılı. Hem gerçek zamanlı görseller hem de sinematik sahneler olarak harikaydı. Gezegen görselliklerine gelirsek bir Destiny 2 değil ama zaten Star Wars gezegenlerinin çoğu görsel olarak sanat eseri de değil. Oyundaki gezegenlerin çoğunda Star Wars havasını görsel olarak aldım ve bence bu yeterliydi. Tabii bu nefes kesici manzaraların hiç olmadığı anlamına gelmesin.

Görselliğe girmişken performansa da değinmek istiyorum. Optimizasyon konusunda oyun, iyi bir iş çıkartamamış maalesef. Konsollara gelirsek onlarda durum çok daha fena: hem grafik hem performans konusunda oyunun bazı sorunları var. PC tarafı da bu konuda sorunsuz değil. Ufak takılmalar ve buglar, göz ardı edilemeyecek düzeydeydi. İlerlerken oyun, sonraki bölgeleri yüklemekte sorun yaşayabiliyor o yüzden eğer imkanınız varsa oyunu SSD’ye kurmanızı tavsiye ederim. Bu kısım puanımı etkilemiyor çünkü herkesin sistemi farklıdır, sadece performans konusunda bilgilendirme ve uyarı yapmak istedim. Oyun maalesef tam olarak bitmeden çıkış yaptığı için 1 yıl sonrasında bile düzeltilmemiş birçok sorunla karşılaşabilirsiniz. Hatta PC platformuna “bozuk” bir çıkış yapan Horizon Zero Dawn bile bu kadar sorunlu değildi.

Seslendirme ve Sinematikler

Oyunda fazla karakter olmadığı için geniş bir seslendirme kadrosu da yok. Ancak olan isimler de gayet başarılıydı. Ana karakterimiz olan Cal Kestis‘i Cameron Monaghan seslendiriyor. Cere Junda karakterini Debra Wilson, Greez Dritus karakterini de Daniel Roebuck seslendiriyor.

Sinematikler süre olarak oldukça kısaydı ancak olan sahnelerde eksik diyebileceğim bir şey hatırlamıyorum. Kalitesi olsun sesleri olsun efektleri olsun her şey yerli yerindeydi. Motion Capture (mocap) yani Hareket Yakalama kısmında oyunun ortaya çıkardığı iş üst seviyedeydi. Üst düzey karakter modellemesi de bunlarla birleşince oyun bu konuda güzel bir deneyim sunuyor.

Müzik ve Atmosfer

Oyunun kendi müziklerinin dışında birçok klasik Star Wars müziklerine de yer verilmiş. Star Wars müzikleri konusunda pek tarafsız davranamıyorum ve bu bölüme tam puan veriyorum. Müziğiyle ve atmosferiyle bu oyun tam bir Star Wars yapımı olmayı başarıyor. Zaten bu oyundan beklentim bir Star Wars havası olmasıydı ve Jedi: Fallen Order bu yönden beni memnun etti.

Kişiselleştirmeler

Jedi Fallen Order, oyunculara 4 ayrı alanda kişiselleştirme seçeneği sunuyor. Işın kılıcı, kıyafet, BD-1 ve gemimiz Mantis’in dışı üzerinde birkaç değiştirme yapabiliyoruz. BD-1 ve Mantis görünümleri oldukça basit, dış yüzeyi sadece boyuyoruz. Seçenek olarak da BD-1 için 20, Mantis için 15 seçenek var. Kıyafet konusunda ceket ve panço olarak 2 ayrı kategori var. Ceket kısmı için 5 panço için 25 civarında seçenek var. Panço, ceketin üzerine girdiğimiz örtü benzeri bir kıyafet oluyor ve içlerinde oldukça güzel seçenekler de var. Ceket de karakterimizin temel kıyafeti, istenirse panço olmadan da giyilebiliyor. Işın kılıcına geçmeden önce bu kısmı kendi içinde değerlendirmek istiyorum. Mantis ve BD-1 kozmetikleri için sayı yeterli diye düşünüyorum. Ceketler ise sayı olarak az ve çeşitlilik sadece renk üzerine olduğu için bu kısımda biraz yavan geldi. Panço kısmında güzel seçenekler olsa da klasik Jedi kıyafetlerinin olmaması büyük bir eksik olmuş diye düşünüyorum.

Işın kılıcı kişiselleştirmelerine gelirsek önceki kısmın aksine bol seçenekli ve bol modelli bir yapı var. Işın kılıcının rengini, emitörünü, düğmesini, gövdesini ve malzemesini ayrı ayrı seçebiliyorsunuz. Bu seçimleri oyunda bulduğunuz kutulardan çıkan malzemeler ile yapıyorsunuz. Bulunan setlerle filmlerde kullanılanlara yakın Jedi ve Sith ışın kılıçları yapmak oldukça mümkün. Oyun boyunca ışın kılıcımı defalarca değiştirdim ve kullanmadığım seçenekleri de düşününce ışın kılıcı kişiselleştirmeleri bana oldukça yeterli geldi. Işın kılıcı rengi olarak beyaz ve siyah dışında çoğu renk oyunda mevcut. Kırmızıyı kullanabilmek için New Journey+ ile başlangıç yapmanız gerekiyor. NJ+ konusuna yazının devamında değineceğim. Kendi tercihlerime gelirsek ben oyunun büyük kısmını turuncu ile oynadım. Başta 3 tane seçeneğiniz var: mavi, yeşil ve turuncu. İleride seçenekler artıyor ve turkuaz, pembe, indigo, mor ve sarı renkler ekleniyor. Sarı oldukça güzel dursa da daha çok mor rengi tercih ettim.

Mikro Ödemeler ve Ek Paketler

“Oyunda çift ışınkılıcı kullanmak için 4.99 euro daha ödemeniz gerekiyor” gibi saçma bir duruma maruz bırakmadıkları için EA Games’e teşekkür ederek başlamak istiyorum. Ayrıca “Oyunda Luke var ama DLC almanız lazım” durumu olmadığı için de teşekkür ediyorum. Teşekkürler bittiğine göre yazıya devam edebilirim. Jedi: Fallen Order, EA Games tarafından 2019 yılında çıkmış bir oyundu. Hem EA Games hem de 2019 kısmına özellikle dikkat edin. Günümüzde ek paketsiz ve mikro ödemesiz çıkan AAA oyunlarının sayısı bir elin parmağını geçmez. Aklıma Death Stranding ve Jedi: Fallen Order dışında başka bir örnek de gelmedi. Oyunda ışın kılıcı olsun panço olsun BD-1 ve Mantis görünümleri olsun hiçbir mikro ödeme yok. Hikayenin devamı şurada şeklinde hiçbir ek paket de yok. Başka bir Star Wars oyunu olan Battlefront 2 ile mikro ödeme ve lootbox nedeniyle ağır eleştiri alan EA Games’in böyle bir hamle yapmış olması övgüyü hak ediyor.

Bu konuda oldukça takdir ediyorum ama %100 ek ödeme yok demek tam olarak doğru olmayabilir. Deluxe sürüm için 1 tane BD-1, 1 tane Mantis görünümleri, sanat kitabı ve kamera arkası görünümleri içeriyor. Oyundaki kozmetik sayısına bakarsak bu kadarı göz ardı edilebilir benim için. Ön sipariş için de yine 1 tane BD-1, 1 tane Mantis görünümü ve yanında 2 ışın kılıcı setiyle beraber turuncu ışın kılıcı rengi geliyor. Burada eksikliğini hissedeceğiniz tek şey turuncu ışın kılıcı olurdu muhtemelen. Merak etmeyin eksikliğini hissetmeyeceksiniz çünkü oyunun çıkışından 3 ay sonra ön sipariş bonusları oyuna ücretsiz olarak dahil edildi. Yani şu an oyunu aldığınızda Deluxe sürüm almazsanız sadece 2 tane kozmetik eksiğiniz oluyor ama bol alternatifiniz olduğu için göz ardı edilebilir. Bu kısım da puanlamada etkili bir kısım değildi ancak EA Games gibi -haklı olarak- aç gözlülüğü ile bilinen bir firmanın böyle bir hareketinin hakkını vermek istedim.

New Journey+ ile daha iyi değil

Horizon Zero Dawn incelememin sonunda “New Game+ ile daha iyi” diye bir ifade kullanmıştım ama Jedi: Fallen Order için aksini düşündüğüm için bu şekilde başlık atmak istedim. New Journey+ adı altındaki bu New Game+ kısaca NG+ sisteminden tekrar bahsedeyim. NG+ seçeneği, oyunun hikayesi tamamen bitince açılan ve oyun sonu haliniz ile yeni oyuna başlamanıza imkan veren bir sistemdir ve birçok AAA oyunda bulunur. Oyunda yapacak bir şey kalmayınca, oyun başındaki o az silahlı ve güçsüz karakter yerine, oyun sonundaki güçlü karakter ile tekrar başlangıç yapılır. Bazı oyuncular bunu yaparken zorluğu arttırıp kendilerini daha da zorlamak isterken, bazıları aynı bırakıp bir güç fantezisi ister. Horizon’da oyun başı silah seçeneği azdı ve bu yüzden NG+ yapmanın tekrar oynanabilirlik konusunda büyük etkisi vardı. Fallen Order’da ise NJ+ yapmanın tek avantajı kırmızı renk ışın kılıcı ve Inquisitor kıyafeti oluyor. Bir de önceki oyunda toplanan kozmetikler de duruyor tabii ama en önemli kısım eksik kalıyor.

Önceki oynayışımızda saatlerce uğraşıp açtığımız skiller, New Journey+ yaptığımızda kayboluyor. Oyun o sıkıcı tekrarlara düşmemizi istediği için böyle saçma bir karar vermiş sanırım. NJ+ veya NG+ dediğimiz şey temelinde bir güç fantezisinden ibarettir. NG+ seçeneğinin ana hedefi, oyun başı canımızı okuyan düşmanların karşısına “bir zamanlar fakir ama gururlu bir genç vardı” diye çıkabilmektir. Oyunun geliştiricileri NG+ sistemi oyunun dengesini bozar diyerek bu seçeneği getirmemekte çok ısrarcı davranmışlardı. Zaten NG+ sisteminde istediğimiz şey de bu dengenin bozulmasıydı ama Star Wars evreni olunca denge konusunda hassas davranmışlar sanırım. Sonunda da artık pes edip NJ+ adı altında getirdiler ama sadece getirmek için getirmişler. Tekrar o sıkıcı bulmacaları yapmadan güçlerimize erişemiyoruz. AAA fiyatı verdiğiniz 15 saatlik oyun size düzgün bir New Game+ seçeneği vermekten bile yoksun kalıyor. NJ+ oyuna sıfırdan başlamanın üzerine sadece kozmetik katabiliyor, o yüzden tekrar oynanabilirlik konusunda rakiplerinin çok gerisinde kalıyor. NJ+ yaptığınızda sinematiklerin atlanamıyor olması da başka bir eksik.

Sonuç

Yazı boyunca oyundaki eksikleri ve can sıkıcı kısımları bol bol eleştirdim. Tüm bu eksiklere rağmen oyunu sevdim ama sık sık oyunu yumruklamak da istedim. Aynı anda hem sevdiğim hem sövdüğüm oyunlar çok azdır ve bunu en son AC: Origins ile yaşamıştım. Hikayesi, oynanışı, falanı filanı güzel ama oyun tasarımındaki kararlar insanın saçını başını yoldurabiliyor. Jedi: Fallen Order neden 9 puanlık bir oyun değil de 7.5 puanlık bir oyun derseniz, tamamen oyun tasarımındaki kötü kararlardan dolayı. Oyun, süresinin kısa olduğunun farkında ve bunu uzatmak için içerik eklemek yerine, eldeki içeriği sıkıcı bir şekilde uzatmayı seçiyor. Saçma bulmacalarla harcadığım vakit oyunun %30’u ediyordur belki de. Dövüş kısmında da bence çok fazla yaratık ve böcek vardı. Star Wars evreni bu, böcek ne alaka demiyorum ama oyun Jedi Order’ı tekrar kurmak üzerine değil miydi? O zaman neden İmparatorluk askerlerinden daha çok böcekler ile savaşıyorum? Benim hikayedeki düşmanım dev fareler, arılar ve örümcekler değil ki.

Sevdiğim oyunları fiyat üzerinden değerlendirmeyi sevmem ama sevmediğim oyunlar için verdiğim her kuruş gözüme batar ve bu oyunun fiyatı hiç de düşük değil. Bu oyun ne 60 doları ne de 400 lirayı hak ediyor, hatta yarı fiyatına düşünce bile alınmayı hak etmiyor. RDR 2 ve Death Stranding gibi oyunların fiyatıyla aynı olup, 15 saatlik içerik veremeyen bu oyunu satın almak yerine EA Play ile oynamanızı tavsiye ederim. 2-3 güne oyunu bitirdikten sonra başka EA Games oyunları da oynayıp paranızı sonuna kadar değerlendirebilirsiniz.

Yüksek fiyatı ve kötü yönleri geçersek, bu oyun bana bir Star Wars macerası yaşattı, sırf bu yüzden oynayın derim. Tanıdık karakterler, General Grievous‘a kadar olan göndermeler, Order 66 etkileri, Stormtrooper konuşmaları ve oyunun sizi Star Wars evreninin içinde hissettirmesi, bence oyunu oynamak için yeterli nedenler. Oyunu eleştirirken sürekli “tüm kötü yanlarına rağmen” ifadesini kullanmaktan kaçınamıyorum çünkü oyunun kötü yanları göz ardı edilemiyor ama bu yüzden iyi yanların hakkını da yemek istemedim. Jedi: Fallen Order, beklentimi tam olarak karşılayamasa da beğenimi kazandı. Umarım devam oyununda veya devam oyunlarında bu ifadeyi kullanmak zorunda kalmam.

Devam oyunu?

Öncelikle devam oyunu için çalışmaların başladığını söyleyerek bu başlığa giriş yapmak istiyorum. Hatta birden fazla devam oyunu bile görebileceğimiz söyleniyor. Açıkçası bu oyunun eksiklerini kapatıp hikayeyi devam ettirecek bir devam oyunu bende ciddi bir hype yaratmaya şimdiden başladı. Hatta kafamda birkaç beklenti bile oluştu. Öncelikle devam oyununda birkaç yıl geçmesini ve Cal’ın daha iyi bir eğitim almış olmasını isterim. Bu da hem yeni yeteneklerin yolunu açar hem de bu oyundakinin aksine tam güçle başlama imkanı sunar. Fast travel konusunda oyunun yapısı bozmak istemezlerse bir gezegene birden fazla iniş platformu koymak da çok mantıklı bir alternatif olabilir. Kişiselleştirme konusunda klasik Jedi kıyafetleri ve beyaz ışın kılıcı bekliyorum. Dövüş mekaniklerinde uzuv parçalama ve yeni kombolar mutlaka gelmeli. Çift ışın kılıcı da bu oyundaki eksiklerden biriydi. Oyunda çift bıçaklı ışın kılıcı, 2 ayrı tek bıçaklı ışın kılıcına dönüşebiliyordu ama bu sadece 1 tane skill için oluyordu. Bir de co-op imkanı gelirse müthiş olabilir.

Hikaye konusuna gelirsek, hikayenin içeriğinden çok hangi karakterlerin görünmesi gerektiği konusunda beklentilerim var. Bunların başında da Ahsoka ve Maul geliyor çünkü ikisi de oyunun dönemine ve hikayesine çok iyi gidebilir. Özellikle Ahsoka’nın Cal Kestis’e öğretebileceği çok şey olduğunu düşünüyorum. Bunların yanında Yoda ve Obi-Wan‘ın da gözükme ihtimali olduğunu düşünüyorum. Obi-Wan’ın yeni görevini ve son Padawan’ını düşününce yardım etmek istemeyebilir ama en azından Yoda’ya bir ziyaret yapılabilir. Darth Vader ve Palpatine de sonraki oyunun perde arkasında kalan kötüleri olabilir. Oyunun süresini arttırmak için yan görev sisteminin gelmesini de bekliyorum. Bu yolla hem İsyan tarafına veya başkalarına yardım edebiliriz hem de oyundaki süre, oyuncuları bıktırmadan uzamış olur. Yan görevlerde ise Han Solo ve Bo-Katan aklıma ilk gelen isimler oldu. Bunlara ek olarak Saw Gerrera ve Rogue One karakterleriyle de ayrı ayrı yollarımız kesişebilir. Üzerine biraz düşününce müthiş fikirler çıkabiliyor. Umarım işin başındakiler bu ihtimalleri göz ardı etmezler.

Devam oyununun daha iyi olmasını umut ederek yazımı bitiriyorum, okuduğunuz için teşekkür ederim.

Star Wars Jedi: Fallen Order

Hikaye - 8
Oynanış - 6
Gezegenler ve Tasarımları - 7
Oyun Tasarımı - 5
Görsellik - 8
Müzik ve Sinematikler - 10
Kişiselleştirme ve Ücretlendirme - 9
Tekrar Oynanabilirlik - 6

7.4

Güç bizimle

Güzel bir oyun ancak çok daha iyisi olabilecekken, oyun tasarımındaki yanlış kararlar yüzünden direkten dönmüş.

Düşüncelerini bizimle paylaş! ✍️

Başa dön tuşu