Diziİnceleme

The Crown 4. Sezon İncelemesi

Kraliçe II. Elizabeth’in yörüngesinde biçimlenen Windsor Kraliyet Ailesi’nin yaşamına göz atma şansı bulduğumuz Netflix yapımı The Crown, 4. sezonuyla 15 Kasım’da dönüyor. Olivia Colman’lı son The Crown sezonunu herkesten önce izleyip sizin için spoiler vermeden inceledik. Gelin bakalım bu sezonda bizi neler bekliyor:

4. Sezonda Göreceğimiz Hikayeler

1979 yılından başlayıp 1989 yılının Noel’iyle bitirdiğimiz 4. sezonda, Margaret Thatcher’ın iktidarda olduğu bir Birleşik Krallık izliyoruz. Siyasi açıdan oldukça çalkantılı olan bu dönemde aynı zamanda sezonlardır beklediğimiz Prens Charles & Prenses Diana hikayesine de giriş yapmış oluyoruz. IRA ve dönemin çatışmalarının ön planda olduğu sezonun ilk yarısı, ikinci yarısı gibi kraliyet üyelerinin bireysel buhranlarını da es geçmiyor. Senaryonun bir dalı Charles & Diana ve Camilla üçgeni üzerinden budaklanıp ilerlerken diğer dalı Kraliçe ve Thatcher arasındaki ilişki üzerinden gidiyor. Kraliçe Elizabeth ve Prens Philip’in Charles ve Anne dışındaki iki çocuğu Andrew ve Edward’ı da gördüğümüz sezon, yüzeysel de olsa bu kardeşler ve ebeveynleriyle ilişkileri üzerinden de ayrı bir yan hikaye yürütüyor.

4. sezonla artık sıradan sevgi bağlarından yoksun bir aile olduklarını inkar etmeyen bir aile görüyoruz. Dizi bu sezona aynı zamanda aile hakkında çoğunluğun bilmediği hikayeleri de sıkıştırarak bizi şaşırtıyor. 4. sezonda, kraliyet ailesiyle ilgisiz gibi görünen karakterlerle açılan ve tahmininin zor olduğu yerlere bağlanan birden fazla bölüm yer alıyor.

Oyuncu Kadrosu

İlk sezondan itibaren bize “Biz kimleri bir arada izliyoruz böyle ya?” diye sorduran The Crown, şüphesiz ki oyuncu kadrosu olarak her sezon çıtayı daha da yukarı taşıyan bir yapım. Claire Foy, Matt Smith, Jared Harris ve Vanessa Kirby’li iddialı kadrosuyla başlayan dizi, Foy’un devrinin sona ermesiyle kadrosunu Olivia Colman, Tobias Menzies, Helena Bonham Carter gibi efsane isimlerle doldurmuştu. Ayrıca üçüncü sezonda Prens Charles rolüyle genç ve başarılı oyuncu Josh O’Connor’ı da izleme fırsatımız olmuştu. 4. sezonda ise diziye Margaret Thatcher rolüyle kadında zirve isim Gillian Anderson ve Diana rolüyle Emma Corrin’in katıldığı duyurulmuştu.

The Crown baştan beri oyunculuklar açısından sıkıntısı olan bir yapım olmamıştı hiç; nitekim 4. sezon da bu geleneği bozmuyor. Saray hayatına alışmış bir Philip olarak izlediğimiz Tobias Menzies toyluğundan ve sivriliğinden kurtulmuş prensi hakkıyla canlandırarak karakteri bize sevdirmeyi başarıyor.

Oscar ödüllü Olivia Colman ise kraliçe olmaya artık iyice ısınmış ve alışmış olarak karşımıza çıkıyor bu sezon. En beğendiğim oyunculardan birini bu rolle izlemek bana yine dev bir keyif verdi, zaten başka söyleyecek söz de kalmıyor. Helena Bonham Carter ile iki kardeşi canlandırmaları ise on yılların belki de en iyi eşleşmesi.

Prens Charles rolüyle izlediğimiz Josh O’Connor karakterin içinde o kadar iyi ki, zaten pek haz etmediğimiz Charles’dan buz gibi soğumamıza ve kendisinden nefret etme derecesine gelmemize sebep oluyor. Ayrıca Diana rolündeki Emma Corrin ile de çok ama çok başarılı bir ikili olduklarını söylemeyi bir borç biliyorum. Emma Corrin genç yaşına rağmen 20. yüzyılın en önemli figürlerinden biri olan Prenses Diana’yı oldukça telaşsız ve sade canlandırıyor. Buna rağmen Diana’nın hissettiği her duyguyu bize doğrudan geçirmeyi de başarıyor. Charles ve Diana’nın orijinal kayıtlarını açıp izlerseniz göreceksiniz ki, bu iki oyuncu, en ufak mimiklerinden postürlerine kadar eksiksiz, hatta fazlalarıyla, birebir Charles ve Diana oluveriyorlar.

Son olarak X-Files’dan beri ailecek severek izlediğimiz Gillian Anderson, Margaret Thatcher rolüyle oyunculuğunu bambaşka bir noktaya taşıyor. Bu cast’a da zaten başkası yakışmazdı diyor, sonraki başlığımıza geçiyorum.

Görsellik ve Müzikler

Çekimleri kendisini konuşturan The Crown, bu sezon da soğuk ve gri renk paletinden vazgeçmiyor. Böylece bizi yine o devasa sarayın içinde uzak ve ıssız bir köşeden bu sıradışı aileyi seyrediyoruz gibi hissettiriyor.

İlk iki sezon müzikleri Rupert Gregson-Williams’a, üçüncü sezon müzikleri ise Martin Phipps’e emanet olan The Crown, Hans Zimmer imzalı main title’ı ve diğer soundtrackleriyle de oldukça başarılı bir yerde duruyor. Yeni sezonun müzikleri de yine üçüncü sezon gibi Martin Philipps’e ait.

Özetle

İlk üç sezonu itibariyle genel olarak ağır akan bir drama özelliğine sahip olan The Crown, 4. sezonuyla bunu biraz kırıyor. Dizi seyirciyi özellikle Charles ve Diana meselesi yoluyla biraz daha merak olgusu üzerinden sürüklemeye başlıyor. İlk üç sezona göre daha çok sevdiğim 4.sezon, karakterlerin biraz daha kendilerini bulması ve kadrosu sayesinde su gibi akıyor. Duygu yoğunluğu artarak ilerleyen dizi, bu sezonda bizi kraliyet ailesi dışındaki insanlarla da yüzleştirerek bugüne kadar pek yapmadığı bir şey yapmış oluyor ve bu soylu aileyle birlikte üç sezon boyunca saraya kapanmış olan bizi de, pencereden bakmaya ve halkın içindeki insanların farkında olmaya zorluyor.

Konu itibariyle nasıl işleneceğini merak ettiğim ve görmeyi beklediğim hikayelere artık girilmesiyle birlikte, The Crown 4. sezon benim çok keyifle ve tatminle izlediğim bir sezon oldu. Bana göre kırılabilecek tek puan, son kez izlediğimiz Olivia Colman’ın kraliçesine, onun karakteri üzerinden, Claire Foy ve ilk kadroya “son aile fotoğrafı” sahnesi ile yapıldığı gibi bir closure yapılışını görememek oldu. Yeni bir kadro izleyeceğimiz sonraki sezonda, zaman çizgisini yapacakları atlamayla nasıl oturtacaklarını tam kestirememekle birlikte, karakterleri biraz daha yaşlanmış görmek olay örgüsünü negatif yönde etkiler mi doğrusu merak ediyorum. 5. sezonu beklemeye çoktan koyulmuşken, The Crown 4. sezona gönül rahatlığıyla helalinden bir 8.5/10 puanı iliştiriveriyorum ve Kraliyet tarafından açılabilecek olası davaları da böylece savuşturmuş oluyorum.

Yeni sezonda görüşmek üzere!

The Crown 4. Sezon

Senaryo - 8
Oyunculuklar - 9.5
Müzikler - 8.5
Görsellik - 8

8.5

God save the Queen!

Öncekilerden daha akıcı bir sezonla yine seyircisini memnun etmeyi başarıyor.

Düşüncelerini bizimle paylaş! ✍️

Başa dön tuşu