2019 yılının sonuna yaklaştığımız bu Aralık ayında, malumunuz aynı zamanda 2010 senesi ile başlayan bir 10 yıllık süreci de bitirmiş oluyoruz. Herkes için yeni bir “decade” başlarken, son 10 yılda yapılmış ve mutlaka izlemeniz gereken dizileri listelemeyi de atlamadık! İşte karşınızda mutlaka izlemeniz gereken 10 dizi:
Mutlaka İzlemeniz Gereken 10 Dizi
1- Broad City (2014-2019)
Ilana Glazer ve Abbi Jacobson tarafından yaratılan Broad City, New York’lu iki genç kadın Ilana ve Abbi’nin günlük hayatlarını anlatıyor. Kimi zaman rahatsız edici hale gelen mizahıyla ise sımsıcak bir arkadaşlığı harmanlıyor. Başlarda tarzına alışmak zor olsa da, Broad City size derdini anlatmayı başardığında, kahkaha krizleri vaat edecek başarılı bir komedi dizisi. Yaratıcılarının gerçek hayattaki arkadaşlıklarından esinlendiği bu hikaye, Ilana ve Abbi arasındaki kimyayı çok doğru yerlerden yakalıyor. Bu kimyayı yine doğru yerlerde kullanmayı başararak bize aynı zamanda New York’un filmlerde pek gösterilmeyen taraflarını da çıplak gözle gösteriyor. Kendinizi karakterlerin içine düştükleri durumlara hunharca gülerken bulunca, 50 bölümün göz açıp kapayıncaya kadar biteceğini garanti ediyoruz.
2- Bojack Horseman (2014-…)
Yalnızca son 10 yılın değil, muhtemelen Netflix’in en iyi yapımı olan yetişkin animasyonu Bojack Horseman, 80’li ve 90’lı yılların hit komedi dizisi Horsin’ Around’un başrol oyuncusu Bojack’in dizi bittikten sonra popülerliğini kaybetmesiyle birlikte hayatının saptığı yeni yönü, yaşadığı düşüşü, artık işleri tutmayan ve alkol sorunları yaşayan bir aktör oluşunu anlatırken insanın suratına tokat gibi vuran yalın gerçekliğiyle izleyeni türlü türlü duygu seline sürüklüyor. Bojack’in sorunlarıyla başa çıkmaya çalışmasını ve başarısız olmasını izlerken aslında seyirci hem seçtiği tüm bu yanlış yollar yüzünden Bojack’e kızıyor, ona acıyor; hem de kendi hayatında sorunlarının üstesinden gelmeye çalışırken içine saplandığı ve kimilerinden kurtulup kimilerinden kurtulamadığı onlarca bataklığı hatırlıyor. Kendine has mizahıyla dramını yoğurmayı çok iyi beceren Bojack Horseman, seslendirmen kadrosunda Aaron Paul ve Alison Brie gibi ünlü isimleri barındırırken pek çok ünlü ismi de konuk olarak ağırlıyor. Final sezonu olan 6. sezonun ilk partı Netflix’te çoktan yayınlandı, ikinci partı ise Ocak ayında seyirciyle buluşacak.
“Mutlu olmak istiyorsun ama olamayacaksın ve üzgünüm… Sorun sende değil. İçindeki çirkinliği kendin buldun. Sen arızalı doğdun, doğuştan böylesin. Şimdi hayatını yeni projelerle, kitaplarla, filmlerle, kız arkadaşlarınla doldurabilirsin; ama bu seni bir bütün yapmayacak. Sen Bojack Horseman’sin, bunun tedavisi yok.”
Bojack Horseman
3- Veep (2012-2019)
Başrollerinde Seinfeld’den kraliçemiz Julia Louis-Dreyfus ve Arrested Development’tan Tony Hale’in yer aldığı 65 bölümlük HBO dizisi Veep, politikayı muazzam bir şuursuzlukla anlatıyor. Bunu yaparken de insana söz konusu politika olunca “vay anam neler dönmüş serhat ya?” diye sordurtmayı da ihmal etmiyor. Dünya çapında vasıfsız yönetimler ve yöneticiler yükselişe geçerken izlemesi insana ayrı bir keyif veren Veep, final yapana dek tam 7 Golden Globe’a aday oldu ve 17 Emmy kazandı. Bu sayılardan sonra artık daha fazla övmenin gereksiz olduğunu düşünüyor ve iddia ediyoruz: Veep izledikten sonra bir daha hiçbir siyasetçi sizin için aynı olmayacak.
4- The Handmaid’s Tale (2017-…)
2017 Hulu yapımı The Handmaid’s Tale, distopik bir gelecekte teokratik bir diktatörlükte yaşayan bir kadın karakter etrafında şekilleniyor. Kadrosunda Elisabeth Moss, Yvonne Strahovski gibi isimleri barındıran -şimdilik- 37 bölümlük dizi, insanın içine sıkıntılar bastırıyor, “Dur yemek yerken bir bölüm dizi açayım” deyip kazara beş dakikasını izlemeye çalışma gafletinde bulunursanız lokmaları boğazınıza diziveriyor. Tecavüz kültürü, kadınların ikinci sınıf vatandaş sayılması, (hayır bizim simülasyon değil) kölelik gibi birbirinden beter temaları işleyen dizi için “Düşman başına.” diyoruz ve şüpheye mahal bırakmadan mutlaka izlenmesini tavsiye ediyoruz.
“Bir ordu olmamızı istemiyorlarsa bize asla üniformalar vermemeliydiler.”
The Handmaid’s Tale
5- Killing Eve (2018-…)
“Bir psikopata asla psikopat olduğunu söylememelisin. Bu onu üzer.”
Killing Eve
Son zamanlarda zekice yazılmış karakter komedisi denince akla gelen isim olan, 2019’un sükse yapan dizisi Fleabag’le adından söz ettiren Phoebe Waller-Bridge’in imzasını taşıyan Killing Eve, 2 sezonluk bir BBC Amerika yapımı. Üçüncü sezonunun çekimleri devam eden polisiye-gerilim dizisi, kiralık bir katil olan Villanelle ve gizli serviste çalışan bir istihbaratçı olan Eve arasındaki kaçma-kovalamacayla başlayıp giderek dallanıp budaklanıyor. İki karakter arasındaki baskın olma savaşı ve “kazanma” mücadelesi, işin içine cinsel çekim girince iyice içinden çıkılmaz bir hal oluyor.
Daha önce Crashing ve Fleabag gibi komedilerden bildiğimiz Phoebe Waller-Bridge, gerilim yazmada da ne kadar başarılı olduğunu kanıtlıyor. Genç yaşına rağmen sunduğu inanılmaz oyunculuk performansıyla Jodie Comer Villanelle gibi psikopat bir karaktere öyle güzel bir ruh üflüyor ki izlerken bu kiralık katile aşık olmama ihtimaliniz yok gibi. Villanelle rolüyle En İyi Kadın Oyuncu Emmy’si de kazanan çiçeğimiz Jodie Comer’a Grey’s Anatomy’den tanıdığımız ünlü oyuncu Sandra Oh eşlik ediyor. İnsana zaman zaman “Villanelle ile Eve bir sevişse rahatlayacağız.” hissi verdiren dizinin üçüncü sezonunun yollarını gözlerken, şimdiye dek izlememişlere mutlaka bir şans vermelerini tavsiye ediyoruz.
6- Fleabag (2016-2019)
Phoebe Waller-Bridge deyip kendisini bu kadar övmüşken, son yılın en iddialı çıkışını yapıp ortalıkta ne kadar ödül varsa silip süpüren Fleabag’den bahsetmemek olmaz. İki sezonluk bu karakter komedisini izlerken Fleabag’in kendini düşürdüğü abuk durumlarda utanç krizleri yaşarken bir yandan da yaşadığı her acıyı, pişmanlığını, kendinden duyduğu şüpheyi iliklerimize kadar hissediyoruz. Phoebe Waller-Bridge’in aynı konulu tiyatro oyunundan uyarladığı 12 bölümlük Amazon dizisi, özellikle ikinci sezonunda kadrosuna “Hot Priest” rolüyle canımız İngilizimiz, Sherlock’un Moriarty’si Andrew Scott’ın katılmasıyla ünlenmelere doyamadı ve geçtiğimiz haftalarda, kazandığı 6 Emmy’nin yanına, nur topu gibi 3 Golden Globe adaylığını da ekledi.
Ayrıca dizinin sona ermesiyle Phoebe Waller-Bridge, Fleabag’i her şeyin başladığı haliyle, yani bir tiyatro oyunu olarak, İngiltere’nin Broadway’i West End’de sınırlı bir süreyle yeniden sahneye taşıdı. Biraz arızalı, biraz yaralı, yine de hayata karşı umudunu tamamen yitirmemiş, bir kadın elinden çıkma bu karakteri tanımayı ve başından geçenleri izlemeyi ihmal etmeyin, yoksa Golden Globe ödül töreninde muhtemelen kaçırdığınıza çok üzülürsünüz, bizden söylemesi.
“Aşk berbattır. Berbattır. Acı verir. Korkutucudur. Seni kendinden şüphe ettirir. Kendini yargılatır. Hayatındaki diğer insanlardan seni uzaklaştırır. Seni bencil yapar, ürkütücü yapar. Saçına takıntılı hale getirir. Asla yapmayacağını düşündüğün şeyleri yaptırır ve söyletir. Hepimizin tek istediğidir ve elde ettiğimizde cehennem gibidir. Bu yüzden tek başımıza yapmak istemediğimiz bir şey olmasına şaşırmamak gerek.”
Fleabag
7- Game of Thrones (2011-2019)
Dokuz ailenin Westeros denen mistik bir ülkenin kontrolü için oynadıkları “taht oyunları”nı anlatan HBO yapımı Game of Thrones, şüphesiz ki kitleleri peşinden sürükleyen ve seneler boyunca adından söz ettiren bir dizi oldu. 8. ve son sezonuyla ekranlara veda eden Game of Thrones, her ne kadar final sezonuyla fanlarını hayal kırıklığına uğratmış olsa da, sanıyoruz ki çoğu seyircisi bu serüvene tanık olduğu için bile kendini şanslı hissediyor. Uğruna büyük paraların harcandığı yapım, bundan seneler sonra muhtemelen 2000’li yılların en iyi dizilerinden biri olarak sayılacak. Bize de linç yememek ve ilerde “Biz demiştik.” demek adına, listeye bu diziyi dahil etmek düşüyor.
8- Watchmen (2019-…)
“Hepimiz birer kuklayız Laurie. Ben yalnızca ipleri görebilen bir kuklayım.”
Watchmen
Alan Moore’un kült çizgi roman serisinden uyarlanan 2019 çıkışlı HBO dizisi, Lost ve The Leftovers gibi başarılı işlerle adını sektöre kazıyan isimlerden biri Damon Lindelof imzasını taşıyor. Daha önce Zack Snyder’ın yönettiği bir sinema filmi de bulunan hikaye, aslında gerçek hikayeden farklılıklar da barındırıyor. Lindelof, klasik bir uyarlama yapmak yerine Moore’un evreninde geçen bir hikaye yarattığını dizi henüz başlamamışken açıklamıştı. Pek çok Easter Egg ile orjinal olay örgüsü ve karakterlere atıfta bulunulan HBO dizisi, gerek sinematografisi, gerek plot twistleri, gerek müzikleri ile yalnızca 8 bölüm ile rüştünü ispatlamış durumda. Lindelof’un The Leftovers’ta birlikte çalıştığı Regina King, dizinin başrolü Angela Abar karakterini başarıyla canlandırırken, Lindelof’un Watchmen’i orjinal hikayeden Ozymandias ve Dr. Manhattan karakterlerini de içeriyor. 9. bölümüyle sonlanacak Watchmen’i çizgi romanları okumamış olsanız bile gönül rahatlığıyla izleyebilir ve bu kaliteli yapımın tadını çıkarabilirsiniz.
9- The Leftovers (2014-2017)
“Burada kalan ve hiçbir şey yaşanmamış gibi davranan herkes uykuda. Ama artık uyanmaları gerek.”
The Leftovers
Başrollerini Justin Theroux, Carrie Coon, Christopher Eccleston, Liv Tyler, Ann Dowd gibi isimlerin paylaştığı, Tom Perolta’nın aynı isimli romanından Damon Lindelof tarafından uyarlanan The Leftovers, gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz ki izleyenin tüm dünyasını sarsacak güçte bir yapım. 3 sezonluk bu sanat eserini izlerken yeri geldiğinde hiçbir şey anlamayacaksınız, ancak buna rağmen dizinin seyirciye vermeyi başardığı duygu, izlediğiniz süre boyunca omzunuza bir yük gibi binecek. Küresel boyutta tüm nüfusun %2’sinin bir anda kayıplara karışmasıyla başlayan hikaye, bu insanların nereye gittiğini karakterlerin ağzından zaman zaman sordursa da, The Leftovers’ın derdi hiçbir zaman bu soruya cevap vermek olmuyor. Biz yalnızca geride kalanların kendilerini içinde buldukları kaosu görüyor ve hepsi çok ama çok büyük bir başarı ve tutarlılıkla yazılmış güçlü karakterlerin kendilerini bu travmadan kurtarma çabalarını izliyoruz.
Müziklerini modern klasik müziğin usta isimlerinden Max Richter’in yaptığı dizi, akıllara kazınan sinematografisi, müzikleri ve Justin Theroux & Carrie Coon ikilisinin oyunculuklarıyla birlikte unutulması güç bir tecrübe oluyor. Doğruyu söylemek gerekirse ne kadar översek yetmeyecekmiş gibi gelen The Leftovers’ın tam olarak nasıl bir iş olduğu ve size neler hissettireceğini kelimelerle açıklamak biraz olanaksız. Bu dizinin gerçekten ne ile ilgili olduğunu, ne anlatmaya çalıştığını ve sizi nasıl bir atmosferin içine sürükleyeceğini izleyene kadar asla bilemeyeceksiniz. O yüzden kısa keselim; size hemen malum mecralarda “The Leftovers 1. sezon 1. bölüm” araması yapmak yakışır.
10- Breaking Bad (2008-2013)
“Kendim için yaptım. Zevk aldım. Ve bu işte iyiydim. Gerçekten iyiydim. Kendimi hayatta hissettim.”
Breaking Bad
Fazla söze gerek yok, Breaking Bad bu. Her ne kadar dizinin başlangıç yılı 2008 olsa da, son 10 yılın en iyileri listesine koymamaya gönlümüz razı olmadı ve bitişinin 2010-2019 yılları arasına denk gelmesi sebebiyle listeye kafadan giriş yaptı Breaking Bad. Kansere yakalanan bir lise kimya öğretmeni olan Walter White’ın hastalığını öğrenmesiyle değişen hayatı ve eski öğrencisi Jesse Pinkman ile kurduğu ortaklıkla birlikte meth yaparak azılı bir suçluya dönüşmesini izlediğimiz Breaking Bad, hala izlememiş olanlarınız varsa gerek hikayenin işlenişi, senaryosunun ustalığı ve tam bir karakter işi olmasıyla; gerekse Bryan Cranston ve Aaron Paul’ün muhteşem bir ikili olmasıyla akıllardan kolay kolay çıkmayacak, TV sektörünün kuşkusuz en iyi işlerinden biri.
Son olarak Netflix yapımı devam filmi El Camino: Bir Breaking Bad Filmi ile gündeme gelen yapım, güç sarhoşluğuyla bezeli etkileyici temasıyla güncelliğini de kolay kolay yitirmeyecek bir iş. Değil 2019’un bitmesi, Dünya’nın sonu gelecek deseler, açın bir sahnesini izleyin giderayak diyor ve okuyana üstünde psikolojik baskı hissettirecek kadar ısrarla tavsiye ediyoruz!
