Filmİnceleme

Inglourious Basterds |İnceleme

Once Upon A Time In Hollywood öncesi Tarantino’nun tarzını hatırlamak için seçtiğimiz Inglourious Basterds yapımı zaman almış bir film. Tarantino, Inglourious Basterds hakkında yıllarca konuşmasına rağmen filmin tamamlanıp vizyona girmesi 2009’u bulmuş. Filmin birçok ödülün sahibi olduğunu da biliyoruz. Üzerinde bu kadar uğraşılmasının karşılığını veren Inglourious Basterds da Tarantino serisinde yer almayı hak ediyor diye düşündük.

Inglourious Basterds

Inglourious Basterds ‘ın kurgusunda dikkat çeken bir şey var: Hikayelerin başlıklarla ayrılıp anlatılması Pulp Fiction’u anımsatıyor. Ancak ondan farklı olarak zaman atlamaları ve flashbacklere yer verilmemiş, her hikaye gerçekleşme sırasına göre anlatılmış. Tüm hikayeler birbirini besliyor ve sonuncusunda hepsi bir araya geldiğinde herkesin öyküsü tamamlanmış oluyor.

Filmin ana konusu 2. Dünya Savaşı esnasında Nazi-Yahudi karşıtlığı olsa da bunu aile dramı veya savaş filmi olarak izlemiyoruz. Filmde kişisel problemler de var, ülkelerin çatışması da. Hikaye ilerledikçe bu iki konunun iç içe geçmesine şahit oluyoruz ve film alternatif bir geçmişle son buluyor.

1. bölüm

İlk hikayede filmin devamında önem arz edecek iki karakterle tanışıyoruz. Fransa’da komşularının bodrumunda saklanan Yahudi ailesi Alman asker tarafından katlediliyor ve sağ kalan kız çocukları kaçıyor.

Filmin genelinde görülen sadece diyaloglarla izleyiciyi geren hava da ilk sahneden başlamış oluyor. Albay Hans Landa ev sahibini sakladığı aileyi ele vermesi için ikna ederken silah göstermeden, açıkça tehdit etmeden istediğini elde etmeyi başarıyor. Bu durumda insan ev sahibini suçlasa da onu anlamayı mümkün kılıyor bu gergin durum.

2. Bölüm Soysuzlar Çetesi

Filmin adını aldığı çetenin kuruluşunu ve ilerleyişini gördüğümüz kısım. Bu çete devlete bağlı olmakla birlikte özel görevlerde yer alıyor ve üyeleri daha çok Almanya’dan kaçanlarla Yahudilerden oluşuyor. Resmi göreve ek nazilerle kişisel problemleri de olduğu için kişi başı 100 nazi derisi yüzmek, serbest bıraktıklarının alnına gamalı haç kazımak gibi hedefleri de var. Fazlasıyla korkutucu bir gruplar ve adları Alman askerleri arasında biliniyor, Hitler de bu çetenin varlığından rahatsız ve korkmuş görünüyor.

3. Bölüm Paris’te Alman Gecesi

İlk hikayede katliamdan kaçan kızın sonraki hayatını izliyoruz. Shosanna bir sinema salonu işletmeye başlamış ve tek başına yaşıyor. Hala her yerde Alman askerleri dolaşırken ailesinin başına gelenleri atlatamayan Shosanna’ya intikam fırsatı doğuyor bu hikayede. Bir Alman askeri kendisinin başrolde olduğu filmin galasının, Shosanna’nın salonunda yapılmasını teklif ediyor. Shosanna bu süreçte ailesini öldüren Hans Landa dahil birçok naziyle görüşmek zorunda kalıyor. Bir Alman askerinin yüzlerce düşmanı öldürdüğü filmi sinemasında göstermeyi kabul etmesinin tek sebebi bir gecede bu kadar fazla Alman askerinin toplanacağı salonu yakma planı.

4. Bölüm Kino Operasyonu

Üst düzey Alman askerlerinin Paris’te bir araya geleceği haberi Shosanna kadar soysuzlar çetesinin de dikkatini çekiyor. Salona sızıp patlayıcı yerleştirme planları için ajanlarıyla buluşuyorlar. Bu ajan da Alman bir oyuncu olan Bridget Von Hammersmark. Askeri bir bilgiye sahip olmadığından tehlikeli sayılabilecek bir yerde buluşma ayarlıyor ve tesadüfen bir grup Alman askeri de buluştukları barda eğleniyor. Alman rolü yapan çete üyelerinden biri aksanı ve hareketleri yüzünden tanınıyor ve çok kısa sürede herkes birbirini taramaya başlıyor. Bu karmaşada biri asker biri de ajan olmak üzere iki kişi sağ kalıyor ancak ajan son askeri de vuruyor.

Bardaki çatışmada kim kimi vurdu anlamak için defalarca izlenebilecek bir sahne. Tarantino’nun diğer filmlerinde olduğu gibi her şeyin çok hızlı karıştığı, dramatize etmeden herkesin hemen öldüğü bir başka kesit.

Bu sahnenin arkasından olay yerini incelemeye gelenlerden Hans Landa bulduğu imzalı kağıt sayesinde Bridget’ın ajan olduğunu anlıyor. Çete de bu esnada galaya girebilmek için diğer üyeleri kullanmaya karar veriyor.

5. Bölüm Koca Surat’ın İntikamı

Bu da başından beri gerçekleşen tüm olayların toparlanıp tarihin değiştiği kısım. Galayı cehenneme çevirmek için uğraşan birbirinden habersiz iki taraf var: Soysuzlar çetesi ve Shosanna. Barda planları bozulduğundan komik denebilecek yeni karakterleriyle üç çete üyesi Bridget’la birlikte galaya gidiyor. Hans her şeyin farkında olduğu için çete üyeleriyle bir süre dalga geçtikten sonra herkesin plana devam etmesine müsaade ediyor ama ajan Hammersmark’ı sağ bırakmıyor.

Planı işleyen tek kişi Shosanna gibi görünse de Hans kendi çıkarları doğrultusunda çeteyle anlaşmaya varıp onların planına da engel olmuyor. Shosanna ve bazı çete üyeleri salonu yakıp patlatmak için kendilerini de öldürüyorlar ve Hitler için alternatif bir son görmüş oluyoruz.

Filmin en son kısmında ise yaptıklarının bedelini ödemeyip üstüne ödüllendirilen Hans Landa var. Ceza olarak sadece çete tarafından alnına çizilen gamalı hacın sahibi oluyor.

Karakterler

Z Inglourious Basterds |İnceleme

Hans Landa: Klasik bir nazi subayı olarak görüyoruz Hans Landa’yı. Filmde görüldüğü her sahnede gerginliğe sebep oluyor ve bir şeyler ters gidiyormuş gibi hissettiriyor. Tabii ki de bunun sebebi Christoph Waltz’un oyunculuğu. Karakter eğlendiği zamanlarda bile sinir bozucu olabilmeyi başarıyor.

Shosanna: Hans Landa’nın elinden son anda kaçan kız. Yaşadıklarının intikamını herkesten alsa da Hans’a hak ettiği sonu veremiyor.

Aldo Raine: Çetenin kurucusu olan Aldo asker olmasına rağmen alaycı ve rahat bir karater. Nazilerden fazlasıyla nefret ediyor bu yüzden de işinde başarılı.

Bridget von Hammersmark: Oyuncu olmasına rağmen savaş şartlarında Amerikalılara ajanlık yapmaya başlamış. Savaştaki iki taraf için de büyük önem taşımayan bir karakter.

Donny Donowitz: Alman askerinin en çekindiği çete üyesi. Namını herkes duymuş durumda çünkü yakaladıkları askerleri beyzbol sopasıyla dövüyor. Bu sayede birçok esiri konuşturabiliyorlar.

Filmde dikkat çeken birkaç nokta var. Bunlardan biri insanların hedef gösterilmeden veya karikatürize edilmeden yansıtılmış olmaları. Eleştiriden çok var olan durumu anlatmaya çalışmış gibi Tarantino. Nazilere layık olan sonu filmiyle de olsa gerçek kılarak nasıl hissettiğini yansıtmış ancak hikayeyi sadece savaş ve nazi odaklı işlememiş.

Bir başka durumsa insanların psikolojisini nasıl yansıttığı filmin. İnsan öldürerek hayatını sürdürmüş biri son anında gururlu olduğunu söyleyebiliyor ve buna inanıyor. Başka bir tarafta ülkesi için savaştığını söyleyen Hans, kendisini kurtarmak için yanında olduğu herkesin anında karşısına geçebiliyor. Aynı tarafta yer alan bu iki askerin sebep olduğu yıkım aynı olsa da insan hangisinin daha kötü olduğuna karar veremiyor.

Sonuç olarak kimse için mutlu sonla bitmeyen filmde yine de herkesin hak ettiği sonu bulduğunu söyleyebiliriz.

Hikaye - 10
Teknik - 8
Müzikler - 6.5
Kurgu - 10
Yönetmenlik - 9
Oyunculuk - 8.5

8.7

Harika

Düşüncelerini bizimle paylaş! ✍️

Başa dön tuşu